20 Aralık 2017 Çarşamba

Ayak Mantarı Tedavisi


İnsanların en çok muzdarip olduğu konulardan biridir ayak mantarı. Parmak araları sürekli kaşınır, acılı bir kaşıma ihtiyacı hisseder, kimi zaman yolda yürürken bile ayakkabıyı çıkarıp kaşıyacak kadar ileri derecede rahatsızlık verir. Evde kimi zaman kanayıncaya kadar kaşıma yapılır ama hala kaşıma ihtiyacı dinmez. Özellikle dışardayken bu kriz sizi tuttuysa vay halinize :))

Gelelim, ayak mantarıyla nasıl baş edeceğinize.. Öncelikle bazı bilgileri vermekte fayda var.

Ayak Mantarının Nedenleri

  • Ayak mantarının en büyük nedenlerinden biri ayakları uzun süre nemli tutmaktır. (Kimi zaman ıslak ayak üzerine çoraplar giyilir. Bu çok yanlış bir davranıştır. Ayaklar mutlaka kurulanmalıdır)
  • Ayakların çok terlemesi ve kirli çorap giyilmesi (bir çorap en fazla bir gün giyilmelidir)
  • Ayağı sıkan ayakkabıları uzun süre giymek (seyahatlere çıkmadan önce bu mutlaka düşünülmeli)
  • Halka açık yerlerde ıslak zemine basılması (örneğin spor merkezleri)
  • Kirli havuzda yüzdükten sonra temizlenmemek
  • Belki de en iğrenci denebilir, manikür pedikür bakım merkezlerinde genellikle ortak malzemeler kullanılır. Bir başkasının ayağındaki mantarı kolayca taşımanın yoludur bu. Buna dikkat edilmelidir. Eğer illa ki pedikür yaptıracaksanız kendi malzemelerinizi götürebilirsiniz.

Ayak Mantarı Bulaşıcı mıdır?

Unutulmamalıdır ki ayak mantarı bulaşıcıdır hatta çok çabuk bulaşır.

Ayak Mantarı Tedavisi

Öncelikle ayak mantarından korunmak için ayaklar her daim temiz tutulmalıdır. Banyo ya da ayak yıkama işleminden sonra mutlaka ve mutlaka ayaklar kurulanmalıdır. Mümkünse saçınızı kurttuğunuz fön makinesiyle ayaklarınızı ve parmak aralarını kurutabilirsiniz. Ayak mantarını önlemek için temel kural, ayakların kuru ve temiz olmasıdır.

İleri vakaysa mutlaka bir doktora başvurulmalıdır. En uygun tedavi yöntemini o söyleyecektir fakat genelde doktorlar çok uzun süren ve genellikle kalıcı tedavi olmayan merhemler verirler. Malesef çoğu işe yaramıyor ve ayak mantarı bir süre sonra yeniden nüksediyor.

Peki ben nasıl kurtuldum?

Ben nasıl kurtulduğumu size anlatacağım. Bendeki ileri vaka değildi ama yine de birkaç yıl rahatsız etti beni. Ben de doktora bir iki defa gittim fakat yukarda bahsettiğim gibi, verdikleri merhem malesef bir işe yaramadı. Ayakların gün boyu vıcık vıcık olması da cabası. İyice araştırdıktan sonra bir yerde "ayak mantarınızdan bir gecede kurtulun" yazısı dikkatimi çekti. İlk başta inanmadım. Genelde bu tarz sansasyonel haberlere inanmam ama yine de detayını okuyayım dedim. Yazıda uhu tarzı bir tüpten bahsediyordu. Gittim eczaneye sordum var dediler. Yani aslı astarı varmış. İnanılmaz bişey ama bende işe yaradı. Reçetedeki talimatları okudum aynısını birebir uyguladım ve çok ilginç ki işe yaradı. İsmini hem unuttum hem de reklam olur diye vermek istemiyorum ama gidin eczaneye sorun mutlaka bilirler. Ayak mantarı için bir gecelik tüp varmış deyin mutlaka bilirler. 3-4 sene önceki fiyatı 15-20 TL arasıydı. Yani öyle alınmayacak bir şey değil. Ayrıca kesinlikle değer. 

Uygulanışı şu şekilde: 

  • Uhu yapıştırıcı tüpü gibi bir tüp veriliyor. İçindeki sıvı da hijyenik sıvılara benziyor. Ayakları bir güzel yıkayıp kuruladıktan sonra bu tüpü ayak tabanlarınıza eşit şekilde yayın ve özellikle ayak parmaklarınızın arasına iyice yayın. Sadece ayak parmaklarınız değil, tüm ayak tabanlarınıza yayın. Ayak tabanlarınıza yayarken elinizi kullanabilirsiniz sonra yıkayabilirsiniz.
  • 15-20 dk bu sıvının kurumasını bekleyin ve kesinlikle ayaklarınızı bir yere dokunmayın, çorap giymeyin, yürümeyin. Mümkünse ayaklarınızı yüksekçe bir yere atıp kurumasını bekleyin.
  • Kuruduktan emin olduktan sonra çorap giyebilir, yürüyebilirsiniz.
  • 1 gün boyunca asla suyla temas ettirmiyorsunuz ve ayaklarınızı katiyyen yıkamıyorsunuz. Bu yüzden bunu uygulayacağınız güne iyi karar vermelisiniz.
  • Bu tüpü yalnızca ve yalnızca 1 kere uygulamalısınız eğer başarılı bir şekilde uygularsanız çok büyük ihtimalle kurtulacaksınız ama uygularken yanlış bir şey yaparsanız ve başarısız olursa kesinlikle ikinci kez uygulamayın. Zaten prospektüste bunları özellikle vurguluyor. Nedenini bilmiyorum ama tahminimce ikinci kez uygulanırsa yeniden nüksetme ihtimali var. Ben yalnızca 1 defa uyguladım ve başarılı sonuç verdi. O gün bugündür çok şükür diyelim nazar değmesin :) ayak mantarı denen şey yok oldu.

Sizin de benim gibi kurtulmanız dileğiyle... Sağlıklı günler dilerim...




12 Aralık 2017 Salı

Kanal Tedavisi





Merhaba, sizlere kanal tedavisi deneyimimden bahsetmek istiyorum. Aşağıda yazacağım bilgiler benim geçirdiğim kanal tedavisi işlemleri içindir. Duruma göre farklı yöntemler uygulanabilir.

Kanal tedavisi denince genellikle akla çok uzun ve çileli işlemler gelir. Diş dolgusu çok sık yapılır da kanal tedavisi sıklıkla başvurulan bir yöntem değildir. Genelde dolguların artık işe yaramadığı durumlarda son çare olarak tercih edilir.

Peki ne zaman kanal tedavisi yapılmalıdır?

Daha önce bir diş dolgusu yaptırmış olup üzerinden baya uzun bir süre (5-10 sene) geçmişse ve bu diş dolgusu delinmiş ya da düşmüşse, eğer dişin içi fazla hasar görmemişse yeniden dolgu yapılması denenir. Eğer ikinci dolgu başarılı olursa ve dolgudan 2-3 hafta sonra bir ağrı sızı ve hassasiyet yoksa kanal tedavisine gerek olmaz. Ama genelde ikinci dolguda dişin içi daha fazla oyulduğundan sinirlere kadar inilir ve ikinci dolgu sinirlere baskı yaparak ağrı ve hassasiyete neden olur. Bu durumda artık son çare kanal tedavisidir. Zaten doktorunuz çekilen röntgene de bakarak buna karar verecektir.

Kanal Tedavisi Aşamaları

  • Tabiî ki ilk aşama olarak lokal anestesi yapılır. 15 – 20 dk ağzın uyuşması beklenir.
  • Eski dolgu kazınarak çıkarılır.
  • Kanal tedavisinin esas işlemi bu aşamada gerçekleşir. Dişin köklerine kadar inilip sinirler yakılarak etkisiz hale getirilir. Yakılarak derken gerçekten yakma işlemi gerçekleşir. Bu işlem sırasında dişçinin alet edevatlarının yanında ispirto gibi yanan bir alev görürsünüz. Ucu ince bir materyal bu alevde ısıtılarak dişin köklerine kadar inilir. Bu işlem sırasında merak etmeyin ağrı hissetmezsiniz çünkü lokal anestezi ile ağız uyuşmuş durumdadır.
  • Köklere inilip sinirler yakıldıktan sonra dişin içi uygun malzeme ile doldurulur. Genelde beyaz dolgu tercih edilir çünkü diğer dolgular daha sert olduğundan dişin kırılmasına sebep olabilir.
  • Dolgu işlemi yapıldıktan sonra işlem tamamlanmış olur. Teknoloji gelişti artık ve eskiden olduğu gibi günler süren tedaviler artık yok. Eskiden sinirleri yaksın diye dişin içine ilaç koyarlarmış sonra geçici dolgu yapılarak bir hafta sonra tekrar o dolgu sökülür ve yeniden yapılırdı. Artık bu işlemler olmadan tek seansta kanal tedavisi tamamlanabilmektedir.
  • Dolgu yapıldıktan sonra işlem bittiğinden yeme içme hemen gerçekleşebilir.
  • Bu işlem toplamda yarım saat ile bir saat kadar sürebilir. Bu sırada çene ve ağız sürekli açık kalmak zorundadır. Bu kısım biraz can sıkıcı olabilir ama sonuçta tedavi için bu kadarlık bir süreye katlanılabilir.

Kanal Tedavisinden Sonra Dikkat Edilmesi Gerekenler

Kanal tedavisi sırasında sinirler yakıldığından diş cansız bir hale bürünür dolayısıyla kırılganlığı artabilir. Bu yüzden bu dişi kullanırken biraz daha hassas olunmalıdır. Sert cisimlerden kaçınılmalıdır.
Kanal tedavisinden sonra birkaç gün ağrı sızı hissedilebilir bu gayet normal bir durumdur ama çok uzun sürerse mutlaka yeniden doktorunuza başvurunuz.
İşlem sırasında yakma işlemi gerçekleştiğinden ağzınızda birkaç gün yanık tadı olması da normal bir durumdur. Sonra kendiğilinden geçecektir.

Son olarak; kanal tedavisi asla korkulacak bir yöntem değildir. Diş dolgusundan bile daha kolay olabilir. Önemli olan doğru doktoru bulmanızdır.

Hepinize sağlıklı günler dilerim…



30 Kasım 2017 Perşembe

Kulaklık Telefona Oturmuyor Sorunu



Merhaba, sizde de bu sorun varsa, kulaklık ucunuz telefonunuza tam oturmuyorsa telaşlanmayın..

Geçenlerde benim de başıma geldi. Bir süre öncesine kadar gayet düzgün olan jack kulaklık girişi (jack girişi üst resimdeki uçlu giriş) birkaç gün öncesinde telefona tam oturmamaya başladı. Normalde kulaklık "tık" diye ses çıkararak otururdu. Bu sorun başladıktan sonra ittir ittir inat ediyor bir türlü tam oturmuyordu. Dolayısıyla müzik dinlerken, kulaklıkla telefon görüşmesi yaparken sık sık kulaklık yerinden çıkardı. Önceleri girişin içerden bozulduğunu düşünerek, usb şarj girişi olan kısım için dönüştürücü almayı bile düşünmüştüm fakat sorunun ondan kaynaklanmadığını farketmem geç olmadı. Sorun, kulaklık girişinde (aşağıdaki resimde gösterdiğim) pamuk, kir vs birikmesinden kaynaklanıyormuş. Telefon ceplere gire çıka haliyle zamanla içi dolarak orayı sıkıştırmış. Bunu ince uçlu iğne vb bir nesne ile çıkararak iyice temizleyin. Tam temizlendiğinden emin olun. Sorunun düzeldiğini göreceksiniz. Bu kadar :))








24 Kasım 2017 Cuma

Roaccutane Sivilce Tedavisi

Merhaba,

Bu yazıda sizlere Roaccutane hakkında deneyimlerimi paylaşmak istiyorum..

Lise yıllarımdan itibaren yüzümde, burnumda, ensemde, boynumda ve kimi zaman sırtımda anlam veremediğim büyüklükte sivilceler oluyordu. Sanki sivilce değil de vücudun deriyle savaşı gibiydi.. İşin iyi tarafı, oldukları bölgeyi komple işgal etmiyorlardı. İnsaflılardı biraz yani.. Ama yine de ergenlik işte.. Pireyi deve yapan yaştaki biri, sivilceyi napar tahmin edersiniz artık :) Sivilceyle ilgili küçük bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum: Bir keresinde tam bayram günü sabahı yanağımın ortasında intikam alırcasına kocaman ve alevli bir sivilce peyda olmaz mı? Bayramlaştığım her kişi her kafa tokuşturduğumuzda alevli sivilceme de bir kafa atmaz mı? Erkeksin ya, erkek adam dan küt kafa tokuşturur. Her kafa tokuşturma işlemi sivilceye bir darbe indiriyordu. O gün bayram işkenceye dönüşmüştü resmen.. Gün sonunda bir hayli kocaman nur topu gibi bir sivilcem vardı..

Hasılı kelam olayı çok uzatmayalım.. Kısaca ergenlik döneminde aşırı olmasa da bir sivilce problemi yaşadım. Çok doktora gittim ama verdikleri ilaçlar en kaba tabirle tırttı.. Hiçbiri bir işe yaramadı.. Heleki bilenler bilir, her doktorun verdiği klasik beyaz tüp var ya renksiz sıvı olanı.. Hah o işte, o tüpün plasebo olduğuna inanıyorum ben. Hiç bir faydası yok. Külliyen yalan bişey.. Neyseki; günün birinde canıma tak etti ve üniversite hastanesi cildiye bölümüne gitmeye karar verdim ve gittim. Yani karar verip gitmemek olmazdı. Kullandığım herşeyi anlattım.  3 doktor vardı hepsi birbirine baktıktan sonra, "Başlatalım mı?" dediler.. Dedim bu sefer olacak hacı.. Başlatalım mı dediklerine göre kesin olacak dedim. Bir sürü belge getirdiler imzala dediler. Ben zaten param olmadığı için kaybedecek birşeyim yok deyip imzaladım. Meğer depresyona girme ihtimaline yönelik bir sürü prosedürmüş. Roaccutane dedikleri ilaç, depresyona sokabiliyormuş. Ben onu da kabul ettim, zaten sivilcelerin var olması bile başlı başına bir depresyon sebebiydi.. Tedaviye start verdik.. Roaccutane dedikleri bu ilacı reçete ile verdiler. Zaten bu ilaç reçetesiz kesinlikle verilmezdi. Her defasında gidip tahlil yapıp sonuçlara göre doktor onay verirse bir sonraki kutuyu veriyor. Öyle param var paramla herşeyi alırım lafı burda geçerli değildi. Neyseki tedaviye başladık ve ilk paketi aldım, içinden bir kapsül aldım. Zeytin içi kadar taneli ultra kaygan bir kapsül. Hüp diye içime çektim, kendime geldim.. Birkaç saniye sonra Oburix filmindeki gibi şimşekler çaktı, yer yerinden oynadı.. Heralde bi tuhaflık yoktur inşallah dedim.. İşin şakası bir yana; Roaccutane denen kapsül daha ilk günden etkisini göstermeye başlamıştı.. Ertesi gün bi kalktım, yüzüm nur içinde gibi bembeyaz.. Beni una sermişler gibi.. Yüzüm baya pudralı gibi.. Görenler hayırdır abi geceyi ibadetle mi ihya ettin bu nur nerden geldi diye dalga geçiyorlardı :) Dudaklar daha ilk günden hafif kuru halde duruyordu. Yani daha ilk günden etkisini göstermişti. Günde 2 kapsüldü yanlış hatırlamıyorsam. Vakanın durumuna göre doktorlar dozu arttırabilir. Fakat her ay mutlaka kan tahlili yapılıp doktorlar kan değerlerini inceledikten sonra onay verip reçete yazıyorlar. O reçete olmadan herhangi bir eczaneden bu kapsülü almak mümkün değil.

Bu ilacı kullanırken çok belirgin yan etkilerine maruz kalabilirsiniz.

Roaccutane'nin En Belirgin Yan Etkileri

Deride kuruluk ve özellikle dudaklarda çatlama çok feci rahatsız ediyordu. Bepanten vs gibi merhemler nafile.. 6 ay boyunca gülmek falan adeta haram olmuştu. Gülmek istediğim an dudaklarım çatlayıp kanıyordu. Hatta çoğu zaman yemekler bile işkenceye dönüşüyordu. Ama sonunda başarılı olacaksa buna da katlanmaya razı oluyordum. Yoksa katlanmak zor işti..

İkinci bilinen yan etkisi ise depresyondu. Genelde bu ilacı kullanacak olanlar aşırı depresyon sebebiyle çok endişeli yaklaşmaktadır. Sağda solda özellikle internette okunan Roaccutane hikayeleri çoğu kez aşırı abartılı olabilmektedir. İntihara kalkışan mı dersin, kendini köprüden atan mı dersin.. O kadar da değil yani.. Kişinin büyük psikolojik problemleri olmadığı müddetçe sırf bu ilaç yüzünden böyle bir şeye teşebbüs etmesi düşünülemez. Ben şahsen öyle bir depresyona girdiğimi hatırlamıyorum. Sadece öğrenciyken yoğun bir çalışma temposu ve o döneme denk gelen zor derslerdeki bir iki düşük not sebebiyle moralim bozulmuştu ama bunu Roaccutane'ye bağlamam söz konusu değil. Dediğim gibi şahsi düşüncem psikolojiye etki etmediği.. Ama yine de ağır bir psikolojik bunalımınız varsa, kullanmadan önce bunu mutlaka doktorunuza iletmenizde fayda var.

Sonuçlar

Tam 6 boyunca bu ilacı düzenli olarak kullandım ve şaşırtıcı bir şekilde işe yaradı. Tüm sivilcelerimden arınmıştım. Yan etkisinin geçmesi ise bir iki ayı bulabilir. 

Tedavi bittikten sonra kafama en çok takılan sorulardan biri de, ya sivilceler tekrar ederse ya nüksederse... En çok bu soru kafamı kurcalamıştı. Sonuçta ilaç kullanıyorken sivilcelerin olmaması ilacın etkisiyle anlaşılabilirdi. Peki ya kullanımdan sonra? Aradan geçen uzun zaman gösterdi ki, kalıcı çözüm buymuş. Aradan geçen o kadar zamana rağmen (5-6 yıl) sivilceler tekrarlamadı. 

Eğer cilt kuruluğu, dudak çatlaması ve kanaması, (teyit edilemeyen ruhsal bozukluk) gibi yan etkilere hazırsanız bu tedaviye başlayabilirsiniz. 

Sağlıklı günler dileklerimle...




22 Mart 2017 Çarşamba

21 Gün Kuralı

21 gün kuralı, psikolojide alışkanlıklar üzerine sık bahsedilen bir kuraldır.

özetle;

bilinçaltına yerleşen bir davranış biçimini değiştirmek için 21 gün boyunca bu davranıştan uzak durarak, bilinçaltına bunu kalıcı bir alışkanlık haline getirme olayıdır.

bu kuralın içinde önemli bir kural şu ki; 21 gün boyunca ilgili davranışın asla gösterilmemesi gerektiğidir. şayet yoğun psikolojik baskı altında kalınıp da bu davranış gösterilirse, tekrar yeniden başlatılmalıdır. örneğin; tırnak yeme rahatsızlığınızın olduğunu varsayalım. güçlü bir irade ile bundan kurtulmak istiyorsunuz ve 21 gün kuralını uygulamaya karar verdiniz. 15nci güne kadar dayandınız fakat çok stresli geçen bir günde bir bakmışsınız ki tırnaklarınızı dişleriniz arasında. bu durumda döngüyü yeniden başlatmalısınız ve tekrar 21 gün boyunca yapmamalısınız. 21 gün boyunca hiç yapmayana kadar devam edilmelidir. bu süre sonunda bilinçaltına davranış biçimi olarak yerleşmiş olacaktır.

bu kural güçlü bir irade ile uygulandığında başarılı sonuçlar verebilmektedir. unutulmamalıdır ki işin özünde inanç ve kararlı olmak vardır.

bu kural özellikle sigarayı bırakmak isteyenlerde uygulanabilmekte ve gayet başarılı sonuçlar elde edilebilmektedir.

bu konuda çok fazla sayıda örnekler verilebilir, lakin olayın özü ana hatlarıyla bu şekildedir.



19 Temmuz 2014 Cumartesi

Ramazan Pideleri Ziyan Olmasın...

ramazan pidelerini en etkin nasıl kullanabiliriz konusunu açıklayacağım. (bilgisayarımızın ekran kartını nasıl etkin kullanırız konuları gibi oldu ama olsun neticede bu da teknik bir konu :) )
ramazanda birçoğumuz (oruç tutanlar) akşam eve gelirken iftar için ramazan pidesi alır. çünkü iftar öncesi eve gelirken adettendir mutlaka markete uğramıştır ya da bir fırının önünden geçmiştir. açlıktan kırılmış bünye o sıcak, müthiş taze ramazan pidesi kokusuna dayanamaz ve gerek yoksa bile en az bitane alıverir. eve gelir iftara daha bir iki saat vardır. sıcacık duran pidenin bir kenarından almak ister ama oruç bozar diye bundan vazgeçer ve kalan vakti beklemeye başlar. ezan okunur ve bizim mahmut büyük bir iştahla saldırır. afiyetle yedikten sonra bakar ki pidenin sadece çeyreği bitmiş. yarın yerim ne de olsa diyerekten poşetiyle alıp mutfak peteğine asar. lakin ertesi gün yine bünyesi açlıktan kırılmış ve yine gerek olmadığı halde sıcak, taze pide alır. önceki gün aldığı pide ise bayatlamaya sonra küflenmeye yüz tutar.
şimdi bunun önüne geçmek için öncelikle iftardan sonra arta kalan pideleri bir güzel sarıp buz dolabına koyuyoruz. evet buz dolabı. çünkü açıkta kalırsa bozulur. ertesi gün iftara 10 dakika kala buz dolabındaki pideden sadece yiyecek kadarını çıkarıp ısıtıyoruz. bekarsanız tavayı alıp altını yakıp hiçbir şey eklemeden pideyi ısınmış tavanın içine koyup bir nesne ile bastırıyorsunuz. bu tabak olabilir mesela. bir şeyle üstüne bastırıp iyice ısınmasını bekliyoruz. bir yüzü ısındıktan sonra diğer yüzüne de aynı şekilde uyguluyoruz. ve inanın yeni fırından çıkmış gibi taptaze ve sıcacık olur.
pide ve ekmekleri ziyan etmeyelim. türkiye'de günde milyonlarca ekmek çöpe gidiyor yazıktır günahtır.
afiyet olsun...

11 Kasım 2013 Pazartesi

Tırnak Yeme, Tırnak Koparma, Dudak Isırma, Parmak Isırma Alışkanlıkları

Tırnak yeme, tırnak koparma (tırnak koparmadan kasıt tırnak etrafındaki etler ve tırnakların çıkan kenarlarını koparma) olayı genelde küçük yaşlardan itibaren başlamaktadır. Fakat bu alışkanlık maalesef yetişkinlerin dahi büyük bir sorunu haline gelmiştir.

Küçük yaşlarda görülmesi durumunda önüne geçilmesi çok daha kolay olabilir. Bu konuda ebeveynlere büyük iş düşüyor. Kontrol altına almayla engellenebilir.

Peki yetişkinlerde bu alışkanlık neden bu kadar sık görülüyor? Çözümü var mıdır, varsa nedir?

Bu hastalığın (alışkanlık desek daha doğru olur) maalesef bir ilacı falan yok. Kişi ancak kendi kendine bunu yenebilir. Bu da ancak güçlü bir iradeyle olur. Gerçi son zamanlarda tırnak eti çıkarıcı, tırnak yiyenlere özel oje gibi şeyler piyasaya çıksa da, bu alışkanlığı bırakmaya yönelik şeyler değildir sadece biraz daha zorlaştırmaktadır, çözüm değildir.

Bu alışkanlık, özellikle stresli ve yoğun işler yapan ya da stres, kaygı ve heyecan durumu fazla olan kişilerde görülür.

Özellikle bilişim sektöründe çalışanların büyük çoğunluğunda mevcut. (Ben bilişimci olduğum için bilimşim sektörü örneği verdim) Bu kişilere dikkat edin tırnakları ve çevresi çok şekilsizdir. İşkence edilmiş gibi resmen. Ben bir iş arkadaşıma parmakların neden böyle diye sorduğumda, utanarak, "boşver" demişti. Halbuki nedenini biliyordum. Tırnakları sürekli dişlerinin arasındaydı. Tırnaklarının yarısı yoktu ve yarısından aşağısı da soyulmuş vaziyetteydi. O harikalar meydana getiren parmakların görüntüsü gerçekten korkunçtu. Yukardaki resimden çok daha kötüydü düşünün.

Bu alışkanlık bende de vardı. Fakat benimki sadece tırnak koparmaydı (dişlerimle değil, diğer elimin parmaklarıyla). İleri vaka olmasa da vardı. Mesela ne zaman heyecanlı bir maç izlesem o maç süresince tırnaklarımı kopartarak eziyet ederdim, ne zaman stresli bir gün geçirsem, o günün sonunda tırnaklarım, parmaklarım kan revan içinde kalıyordu. İşin kötüsü bunu yaparken çoğu kez farkında bile olmuyordum. Hatta bazen abartır, ellerimi ayak tırnaklarıma bile götürürdüm. Bu çok daha berbat bir durumdu. Fakat sonunda bu iğrenç alışkanlığı bıraktım..

Gelelim çözümlerine.. Ben kendimce şöyle bir çözüm ürettim ve başarılı da oldum. Siz de bu yöntemlere sadık kalırsanız başarılı olacağınıza inanıyorum. Bir nevi kendi kendinize terapi diyebilirim. Öncelikle irade önemlidir. Tıpkı sigara bırakma iradesi gibi. Aşağıdaki yöntemlerin sizlere faydalı olması dileğiyle..

  • Bu işe başlamak için birinci kural 21 gün kuralını uygulamaya çalışmaktır. Bu kural uygulandığı takdirde büyük ölçüde kurtulacaksınız. Olmaz demeyin gerçekten çok etkili. Detayını verdiğim linkten inceleyebilirsiniz ama burda da bahsetmek gerekirse; 21 gün boyunca kesinlikle tırnaklarınızla oynamayın (tırnak makası ile kesmek dışında). 21 gün bir alışkanlık kazanmak için gereken süre eşiğidir. 21 gün kuralını uygulamaya karar verdiğinizde diyelimki 15. günde bu işe yeniden başlarsanız sayacı yeniden sıfırlamanız gerekiyor ve tekrar 21 gün boyunca asla tırnaklarınıza dokunmamanız gerekiyor. Yetişkin bir birey iseniz bunu başarabilirsiniz. Tıpkı benim başardığım gibi...
Peki bu iradeyi kendinizde göremiyorsunuz, ne yapmalısınız?

  • Öncelikle kararlı olmalısınız ve kendi kendinize: "Ben artık bir daha bunu yapmayacağım ben yetişkin bir insanım, bunu yapmayacak iradem var, bu bana yakışıyor mu?" demeli ve güçlü bir iradeye sahip olmalısınız. (Evet gerçekten yetişkin bir bireye hiç yakışmayan bir harekettir bu)
  • Bu kararı aldıktan sonra ne zaman kendinizi tırnaklarınıza meşgul görseniz anında geri çekin. Bu, iradenizi güçlü kılacaktır. Fakat fark ettiniz ki tırnak çıkmış bunu halletmeniz gerekiyor. o zaman bunu tırnak makası ile halledin.
  • Yanınızda tırnak makası bulundurun. Bunda ayıp yok. Özellikle bayansanız çantanızda, erkekseniz varsa bir el çantanız, sırt çantanız o da yoksa cebinizde, eğer sabit bir yerde çalışıyorsanız o yerde mutlaka bir tırnak makası bulundurun ve ne zaman tırnağınızı yada tırnak etinizi bir şekilde koparacak olsanız bunu tırnak makası ile halledin.
  • Tırnaklarını dişleriyle koparanlar için; tırnaklar arasında milyonlarca bakteri, virüs ve bir sürü hastalığa neden olabilecek milyonlarca mikrop bulunduğunu hatırlatmak isterim. En basitiyle insan her türlü temizliğini elleriyle yapmakta ve milyonlarca bakteri yığını tırnaklar arasına geçmektedir. İstediğiniz kadar sabunlayın yine de bakterilerden tam anlamıyla arınamazsınız. Kimse bir mikrop yığınını ağzına almak istemez! Ne zaman tırnağınızı ağzınıza götürecek olsanız bunu hatırlayın.
  • Dışardan bunun ne kadar ezik ve çirkin bir görüntü oluşturduğunu hatırlayın. Evet gerçekten ezikçe bir durum. Sizi bu şekilde gören birisinin sizin hakkınızdaki düşünceleri değişebilir.
  • Tırnak yemenin kardeşi olan dudak ısırma, parmak ısırma alışkanlığı da bunun gibidir. Dudak kenarından dişinizle bişey koparmaya çalışırken, parmağınızı ısırırken kendinizi kameraya alın ve kendinizi gözlemleyin. Görüntü hiç de hoşunuza gitmeyecektir. 
  • Birilerine elinizle, parmağınızla bişeyler göstermeye çalıştığınızı düşünün. Düşündünüz mü? Yer yarılsa da içine girsem durumu.. Parmaklarınızın kötü görüntüsü sizi fazlasıyla rahatsız edecektir.
  • Parmaklarınızın ve tırnaklarınızın düzgün olduğu anki huzuru hatırlayın. Müthiş bir huzur. Deneyip yaşamanızı tavsiye ederim. Kendinize güveniniz artıyor bir miktar.
  • Bunlar ve çok daha fazlası tırnak yeme, ısırma, koparma illetinden kurtulmak için birer neden.

Yukardaki adımları özellikle kendinize uygun olanı üstünde daha çok durup ısrarla ama ısrarla  21 gün kuralını uygulamaya çalışın. Bu gerçekten çok etkili olacaktır. Ben özellikle bu şekilde yendim.

Sizin de bu illetten benim gibi kurtulmanız dileğiyle..

Sağlıcaklakalın...